19 Eylül 2012 Çarşamba

Macera Dolu Amerika

Aksamlari soguk ve bol yildizli; gunduzleri is kosusturmasi; Turkiye'ye donmeye 1 hafta kalmis ve ben Amerikanyada bir Turk erkeginden hoslanmisim..
1 yil once bana deselerdi '' Biliyor musun bu yil  sen en yakin arkadasinla bi daha konusmayacaksin, Amerika'ya gideceksin, yapilabilecek en lanet isleri yapacaksin, cok iyi para kazanacaksin. o araki sevgilinden ayrilacaksin, yanina tasinacagin hic tanimadigin bir ev arkadasi bulacaksin ve Amerika'da yine israrla bir Turk erkeginden hoslanacaksin'' diye buyuk ihtimal kafasinin guzel oldugunu iddia ederdim. Ki aslinda bolumden en yakin arkadasimin ev arkadasi falima baktigimda bunlarin hepsini ve daha fazlasini soylemisti, ben de icimden ''aman ya yine kendini muneccim sananlardan bu'' diye dusunmustum ta ki hepsi bir bir gerceklesene kadar.
Sadece bir tek dedigi sey gerceklesmedi; o da zaten Turkiye'ye dondugumde katilacagim bir davet/kutlamada biriyle tanisacagimla ilgili.
Gel gelelim Amerika'ya.
Kuzeybati Amerika'da yasadim 3 ay boyunca. Tek basima kalacagimi dusunurken daha gittigim gun 4 tane Turk cocukla tanistim, bi hafta sonra da 4 tane daha geldi. Ama tek sorun aralarindaki tek kiz olmamdi. O yuzden ben de onlar gibi davranmaya basladim. Iki tane bunkhouse dedikleri bungalov buyuk evlerde kaliyordu calisanlar erkek ve kiz diye ayrilarak.   Ilk basta o cocuklarla birlikte housekeepingle basladim sonra kahvalti servisine en son da bulasikciliga alindim. Bu kisim isle ilgili skici kisim ama aslinda hayatim isten ibaretti.

Ta ki o son 4lu turk de erkek bunkhouseina yerlestigi icin yer skintisindan dolayi o ilk gelen 4 turku kizlarin bunkhouseina alana kadar. Ilk basta yadirgadim ister istemez cunku yan odamda 4 tane erkek yasiyordu ama sonra Idaho'dan bir cift de gelince artik gayet karma bi eve sahip olduk. Alistikca sanki kendimi big bang theory'de gibi hissetmeye basladim cunku o cocuklarin 3'u de kimyaci ve cok yakin arkadaslardi. Iste o 3'un 1'i de benim hoslandigimdi. Birlikte bulasikciydik ama o oldugu icin halimden mutluydum. Hersey fazlasiyla guzel gidiyordu, o Kikirik'i (gulusunden dolayi bu adi takmak istiyorum) tanimaya calisiyorum, bana sicak davraniyor. Icimden de diyorum ki "Allahim bir ilk gerceklesiyor sanirim hoslandigim  benden hoslaniyor".

Ta ki o ilk defa etrafina isik sacan ranch yerlisi nisanli kizi gorene kadar. (Tamam kabul ediyorum cok uzun oldu, simdi bir kere siyah siyah favorileri oldugunu gordugum icin kiskancligimdan kiza Favori adini takacagim)  Her gordugunde ona bakip dalar oldu, ne diyecegimi bilemedim her seferinden muzurluga vurup sinirimi cikarmaya calisiyorum ama olmuyor; sonucta gercekler ortada. Ayni kara delige dustum halbuki sadece amacsizca surukleniyorum, baslangicini sonucunu cok iyi bildigim bir oyun bu. Ve biliyorum ki yine olmayacak, yine biri daha kalbimde sus diye ukde olacak. Digerleri sarap sevmedigi icin housekeeping cocuklarin buldugu butun saraplari birlikte ictik, onun kotu huylari hakkinda agzini yokladim ki belki bilirsem sogurum diye ama ne kadar gotluk yaparsa yapsin yine o kopek yavrusu sirinligindeydi, ne kizabilirsin ne de soguyabilirsin.
Baktim sozle bakisla hicbi guzel lafini duyamiyoruz, bu sefer sehre indigimiz zamanlarda dikkat cekici giyinmeye basladim, kirmizi dekolte maksi elbiseler, topuklu ayakkabilar. Ama Kikirik'in gozu yine baska taraftaydi. Anladim ki gercekten de platoniklik bi durumdayim, ona bu konuyu sordum dedim niye seveni asla sevmeyiz diye orda asil cevabimi aldim aslinda. herkesin ona gidip ondan hoslandigini soyledigini ve simdiye kadar oyle soyleyenlerle hic birlikte olmadigini, ve doganin bir dongusu olarak iki tarafin da birbirinden hoslanamayacagini soyledi ve noktayi koydu. Bundan sonraki tek istegim soyleyip icimdeki o tuhaf histen kurtulmak oldu. Ama ne zaman soyleyecektim ki? Tepkisinin iyi olma ihtimalini bildigim icin ne kadar kotu olabilecegini kestiremiyordum. o 4lu de Izmirdenlerdi ama donuste Kikirik ve kankasi ilk duragi Istanbul belirlemislerdi. Onlarla Istanbul'da gorusmek istiyordum, ama ya soyledigimde benimle bundan sonra gorusmeyecegini soylerse? Tam dilemma yasiyordum.

Ta ki bugune kadar. Bugun isteki son gunumdu ve ciftin de baskisiyla dayanamadim; Kikirik ise geldigi gibi yanima cagirdim, konusmak istedigimi soyledim. Ama daha bunu der demez tahmin edercesine basini salladi, ona susmasini soyledim ve anlattim, butun muzurluklarimin nedenini, onu kiskandigimi, erkek fatma rolune sadece onun icin girdigimi. O ise bahcedeki koprunun ustunde bacak bacak ustune oturmus gayet cool bir tavirla bunu cok onceden zaten bildigini soyledi. bense tepkisine sok olarak bakakalmistim ona. Bre adam sana her gun birileri hoslandigini mi soyluyor? O pasazade tavirlari nedir oyle? dedim icimden ve gidiyordum. "Bu kadar mi cesaretsizsin?" dedi arkamdan, dondum ve ondan hoslandigimi soyledim. Iste filmlerle gercek hayat arasindaki fark burada basliyor sanirim. Filmde olsa bu itirafin sonunda adam kicini kaldirir, kadinin yanaklarini avuclarinin icine alir ve ona bir opucuk verirdi.
Peki gercekte mi ne oldu? Adam hicbir tepki vermedi, sadece soyledigim seyler uzerinden gotluk yapti. Ozellikle de hoslandigimi soyledigim ilk insan oldugunu soyledigimde. Neyse ki yarin Las Vegas'a gidiyorum, sonra Los Angeles sonra da biricik sevgilim Istanbul'a yeni ev arkadasimla tanisip, yeni bir is bulmaya. Ve bu 3 ayda ogrendigim bir sey varsa o da hayatin ne getirecegi ne goturecegi hic belli olmuyor. Hayati fazla ciddiye almamak lazim.

8 Aralık 2011 Perşembe

Ev Özlemi

Herkesin bi özlemi vardır. Kimi aşka, kimi huzura, kimi de güvene özlem duyar. Çoğu insan gerçekleşmeyeceğini bilse de restoranlarda masa masa dolaşan kediler gibi peşinden koşar bu özlemin. Benim özlemim ise materyalistti bi manada. Ev. İlk düşünüşte basit ve anlamsız gözükebilir ama insan yaşayamadığı duyguya özlem duyuyor.

Yanlış anlaşılmasın, şarap ve ateş eşliğinde ısınmaya çalışan bir evsiz değilim. Burada değinmek istediğim nokta; aksine çok ev değiştirmiş, görmüş olmam. Anne evi, baba evi, akraba evi, sevgili evi, arkadaş evi gibi daha bir sürü kombinasyonu üretilebilecek seriler bütünü.

Bu saydığım ev türlerinin hepsinin farklı karakteristiği, duruşu vardır. Ama renkleri, ambiyansları, görünüşleri ne kadar farklı olursa olsun hepsinin hissettirdiği duygu aynıdır. ''Sen Buraya Ait Değilsin''. Bunu bazen duvarlar fısıldar kulağına, bazense insanların gözlerinden okursun.
4. sınıfta olup hala yurtta kalan bir insan olarak bu anlattıklarım çok dramatik gelebilir ama bu hissi en yüksek sesle dinleyebileceğin yer yurtlardır. Kimse seni uyandırmaya çalışmaz, taze çay veya kahve kokusu yoktur, soğuktur havası ne kadar sıcak olsa da, kendine ait alanınsa sadece 3 metrekaredir; sadece nevresimlerin ve kıyafetlerin senindir. Bu yüzden her sabah uyanınca hissedilen o burukluk, yabancı bir adamın yatağında uyanmayla hissedilenden farksızdır.


Belki de benimdir bu hissi yaşayan sadece; ama parçalanmış bir aileye sahip olan, salonlarda yatıp kalkan, ''oda''sı olmayan, özellikle de üniversiteye başladıktan sonra kıç kadar tatili ikiye bölüp gezgin havasında yaşayan tek ben olamam. Bu ev özlemini sevgili evlerini dekore ederek kapatmaya çalışmak sadece benim kaderim olamaz.



P.S: Gelecekteki ev arkadaşım; burası sana. Belki en yakın arkadaşımsın, belki de daha tanışmadık ama ev dekorasyonu hayallerimden dolayı çok şanslı olduğunu bil istedim.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Başlangıç, Önsöz ya da Adını Ne Halt Koymak Isterseniz.

Aslında planım tam olarak bu değildi. Orta yaşa gelip hayatımın o maceralı, orijinal yolunu anlatacağım bir kitap olacaktı, sonra belki film vs. İşte burda burun kıvırdığınızı görür gibiyim ama hayatım sıradan ve tekdüze olmadı hiç. Belki seçimlerimden, belki de o alınyazısı denen lanetli unsurdan ötürü ama sonuç olarak yalan söylediğim ve gerçekleri çarpıttığım, karşısında sırlar saklamak zorunda olduğum çok insan oldu. Bunları hiçbi zaman bilmediler, çünkü hiçbiri gerçeği kaldırabilecek kadar cesur değildi.
Hep gerçekleri istediklerini söylerler; yalansız bir insan, yalansız bir dünya umarlar ancak insanoğlu doğası ötürü yalanlardan daha hoşlanır ve doğruları ve gerçekleri kaldıramaz.

P.S:Allahım, sanırım şu anda kitaplarda hiçbir zaman okumadığım o gereksiz önsöz girişini bizzat yaptım.