8 Aralık 2011 Perşembe

Ev Özlemi

Herkesin bi özlemi vardır. Kimi aşka, kimi huzura, kimi de güvene özlem duyar. Çoğu insan gerçekleşmeyeceğini bilse de restoranlarda masa masa dolaşan kediler gibi peşinden koşar bu özlemin. Benim özlemim ise materyalistti bi manada. Ev. İlk düşünüşte basit ve anlamsız gözükebilir ama insan yaşayamadığı duyguya özlem duyuyor.

Yanlış anlaşılmasın, şarap ve ateş eşliğinde ısınmaya çalışan bir evsiz değilim. Burada değinmek istediğim nokta; aksine çok ev değiştirmiş, görmüş olmam. Anne evi, baba evi, akraba evi, sevgili evi, arkadaş evi gibi daha bir sürü kombinasyonu üretilebilecek seriler bütünü.

Bu saydığım ev türlerinin hepsinin farklı karakteristiği, duruşu vardır. Ama renkleri, ambiyansları, görünüşleri ne kadar farklı olursa olsun hepsinin hissettirdiği duygu aynıdır. ''Sen Buraya Ait Değilsin''. Bunu bazen duvarlar fısıldar kulağına, bazense insanların gözlerinden okursun.
4. sınıfta olup hala yurtta kalan bir insan olarak bu anlattıklarım çok dramatik gelebilir ama bu hissi en yüksek sesle dinleyebileceğin yer yurtlardır. Kimse seni uyandırmaya çalışmaz, taze çay veya kahve kokusu yoktur, soğuktur havası ne kadar sıcak olsa da, kendine ait alanınsa sadece 3 metrekaredir; sadece nevresimlerin ve kıyafetlerin senindir. Bu yüzden her sabah uyanınca hissedilen o burukluk, yabancı bir adamın yatağında uyanmayla hissedilenden farksızdır.


Belki de benimdir bu hissi yaşayan sadece; ama parçalanmış bir aileye sahip olan, salonlarda yatıp kalkan, ''oda''sı olmayan, özellikle de üniversiteye başladıktan sonra kıç kadar tatili ikiye bölüp gezgin havasında yaşayan tek ben olamam. Bu ev özlemini sevgili evlerini dekore ederek kapatmaya çalışmak sadece benim kaderim olamaz.



P.S: Gelecekteki ev arkadaşım; burası sana. Belki en yakın arkadaşımsın, belki de daha tanışmadık ama ev dekorasyonu hayallerimden dolayı çok şanslı olduğunu bil istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder